KONYA Teknik Üniversitesi’nin, Hatay’daki depremle ilgili inceleme ve gözlem raporu uluslararası kitaba dönüştürüldü. Üniversitenin İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kamanlı, Hatay’ın ülke için acı bir örnek olduğunu belirterek, “Yıkılan binaların çoğunluğunu 2000 yılı öncesinde inşa edilen binaların oluşturmasının ana nedeni, beton kalitesizliği ve düz donatı kullanılmasıdır. Yeterli aderans sağlanamadığı için elemanlar bir bütün halinde gerekli deprem dayanımını sağlayamamıştır. Yıkılan binaların çok büyük bir kısmında elle döküm beton kullanıldığı için, beton basınç dayanımları oldukça düşüktür” dedi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük yıkımın meydana geldiği Hatay’da Konya Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri tarafından yapılan teknik inceleme ve gözlem raporu uluslararası kitaba dönüştürüldü. Kitapta, Hatay’daki yıkımın ağır boyutlara ulaşmasının nedenleri ise şöyle açıklandı:
“Yıkılan binaların çoğunluğunu 2000 yılı öncesinde inşa edilen binaların oluşturmasının ana nedeni, beton kalitesizliği ve düz donatı kullanılmasıdır. Yeterli aderans (beton ve donatının birbirine yapışması) sağlanamadığı için elemanlar bir bütün halinde gerekli deprem dayanımını sağlayamamıştır. Yıkılan binaların çok büyük bir kısmında elle döküm beton kullanıldığı için, beton basınç dayanımları oldukça düşüktür. Bölgenin nemli olması, yeraltı su seviyesinin yüzeye yakın olması ve yeterince (kalıba iyi yerleştirilememiş) sıkıştırılmamış betonlardaki boşluk oluşmasından dolayı hemen hemen bütün binalardaki donatılarda korozyon gözlemlenmiştir. Özellikle yanlış imalatlar, bodrum katlarda yetersiz drenaj ve su yalıtımı, atık su şebekelerinin hatalı projelendirilmesi sonucu giderlerin bodrum katı su basması gibi durumlar bu yapılardaki korozyonun başlıca sebepleri olarak sayılabilir. Bazı yapılarda bu ve benzeri sebeplerden ötürü, hazır beton kullanılmasına ve yeterli paspayı (beton bir yapının dış kısmı ile donatı arasındaki mesafe) bulunmasına rağmen korozyon başlangıcı ve buna bağlı çatlaklar görülmüştür. Kolonların zayıf, kirişlerin güçlü olması ve kolonlarda yeterli sargı donatısı kullanılmaması nedeniyle kolonlarda kesme hasarı oluşmuştur.”
‘BÜTÜN HATALAR BİRLEŞTİĞİNDE YIKIM KAÇINILMAZ OLMUŞ’
Hatay’da inceleme yapan ekibin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Mehmet Kamanlı, bütün imar ve yapı hatalarını birleşmesiyle yıkımın kaçınılmaz olduğunu belirtti. Prof. Dr. Kamanlı, şöyle konuştu:
“2000 yılı öncesi yapıların betonları elle dökülüyordu. Mevcut imar aflarıyla birlikte ruhsatsız, imarsız, kaçak katlar eklenmeye başlıyor. Mevcut yapı kendi ağırlığını taşırken, yeni ağırlıklar ihdas ediyorsunuz. Mevcut taşı sisteminiz bu yeni kat ilavelerini taşımıyor. Deprem dediğiniz şey ağırlıkla ilgilidir. Mümkün olduğu kadar hafif malzeme kullanacaksınız. Binayı hafifletmek zorundasınız. Malzeme özellikleri açısından betonunuz ve kullandığınız donatı kötü, yeteri kadar sıkılaştırmasını, betonun bakımını doğru düzgün yapmamışsınız, bütün bunların yanında kaçak ilaveler yapmışsınız, bu durumda yapının yıkımı kaçınılmazdır. Özellikle alüvyon zeminden kaynaklı yeraltı su seviyesinin çok yakın olduğu Amik Ovası’ndan bahsediyorsunuz. Dolayısıyla kontroller zaten kötü, projeler dönemin şartlarına uymuyor. Gelişigüzel hazırlanmış ve imzalanmış, her projede zemin etütleri hiç değiştirilmemiş. Bütün bunları birleştirdiğiniz zaman yıkım kaçınılmaz, ölüm kaçınılmaz.”
‘GÖZLER GÖRMEMİŞ, KULAKLAR SAĞIR OLMUŞ’
Depremle ilgili Hatay’ın bu ülke için acı bir örnek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kamanlı, “Hatay, bu ülke içen acı bir örnek. Örneğin acısı olmaz, ama bizim hepimizin bu örnekten ders çıkartmamız gerekiyor. Bizim kırmızı çizgimizdir dediğimiz Hatay’ı kaybediyorsunuz. Hala orada orta hasarlı, ağır hasarlı, hafif hasarlı yıkamadığımız binalarımız var. Bu şartlarda bütün bunları yapacak bir ciddi bir projeye ihtiyacımız var. Hatay’da inşaatla ilgili ne kadar hata varsa; yapım aşamasında, proje aşamasında, denetim açısından, imar ve belediyeler açısından, imar hakları açısından yapmadığımız hata kalmamış. Hatay’ın özelinde öyle ilginç çalışmalar yapılmış ki depremle ilgili. Aslında bile bile gelmiş. Müthiş incelenmiş ama gözler görmemiş, kulaklar sağır olmuş.”